Günümüzde fotoğraf çekmek ne kadar kolay olduğunu geçmişte çekilmiş fotoğraflara baktığımızda daha rahat anlıyoruz. Özellikle 1900’ler öncesinde, daha büyük formatlarda çekim yapan kameraların bulunması hem taşınabilirlik açısından sorun oluşturuyordu, hem de teknolojik kısıtlamalar sonucu çekilen her fotoğrafta insanlar oturur pozisyonda poz verdiğinden insanları doğal halleriyle çekmek daha büyük bir problem oluyordu.

Carl Størmer (1874-1957) ilk gizli kamerasını sipariş ettiğinde henüz Oslo Üniversitesinde matematik öğrenimi görüyordu. Sipariş ettiği kamera o kadar ufaktı ki, objektifi yelek düğmesi deliğine kolaylıkla sığıyordu. Cebe kadar giden bir kordonun yardımıyla da fotoğraf çekilebiliyordu.
Hikaye ise, Carl Størmer’in tanımadığı bir kadına aşık olması ile başlıyor. Carl, utangaçlıktan duygularını o kişiye açamasa da, en azından casus kamera ile gizlice o kişinin fotoğraflarını çekebileceğini düşünüyor. Sonrasında bu aşk hikayesinden bir sonuç çıkmasa da Carl, Oslo’nun sokaklarında gizlice fotoğraf çekmeye devam ediyor.

1890’larda Oslo sokaklarında çekilen bu fotoğraflar dönemin yaşantısı ile ilgili fikir vermekte. Özellikle teknolojik kısıtlamalar nedeniyle benzeri fotoğrafları elde etmenin zorluğu, bu kareleri daha da kıymetli hale getiriyor. Sokak Fotoğrafçılığının bu erken denemeleri, dönem hakkında bizlere yeterli fikir veriyor.
Gizli kamera ile çekilen bu fotoğraflar sokak fotoğrafçılığının ilk formu olarak gösteriliyor.












